“Sezai Karakoç Kolokyumu”nda “Koşuk Sanatı ve Sezai Karakoç” değerlendirildi

Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği “Sezai Karakoç Kolokyumu”nun ikinci oturumunda “Şiir Sanatı ve Sezai Karakoç” konusu ele alındı.

Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen söyleşiye katılan, yazar Mehmet Doğan, ozan Zafer Enerjik ve Ongun Ahi, Karakoç’un edebi türlere alın yaklaşımını, şiiri ve sanatını farklı perspektiflerden değerlendirdi.

Otumun moderatörlüğünü üstlenen ozan Ömer Yalçınova, Sezai Karakoç’u nirengi noktası diye nitelendirerek, “Nirengi noktasından kastettiğim öz, geçmişin bilcümle kültürel, şiir ve geleneksel birikimini üzerinde örtmek ve geleceğe ettirmek, geleceği etkilemektir. Yunus Emre, bizim Türk şiirinde bire bir nirengi noktasıdır. Kendinden önceki bütün Türkçe özelliklerini kendinde toplamış ve sonrası mahpus edebiyatı, el edebiyatı veya çağdaş edebiyatı dahi etkilemiştir. Tıpkısı şekilde Karacaoğlan’dan, Şeyh Galib’den, Fuzuli’den ve Mehmet Akif’ten bahsedebiliriz. Sezai Karakoç da bu isimlerden bir tanesi. Hem kendi içre şiiri çokça önemlidir hem bile gökçe yazın tarihinde kalın ettiği yönler, konular, taşıdığı, ortaya çıkardığı fikirler yönünden çokça önemlidir.” dedi.

“Karakoç’un sırtında yumurta küfesi vardı”

Türkiye Edipler Birliği Kurucusu, edip D. Mehmet Doğan üstelik Sezai Karakoç’un gelenekle kurduğu ilişkinin elan beş sıralarındayken başladığını belirterek, “Karakoç bozuk harfleri aktarmak istiyor, babasından sonra annesinden. İkisi dahi bunu reddediyor. Bunun üzerine kendisi eski ayrımsız okuma kitabına göre Osmanlı yazısını öğreniyor ve güzel yazılar, güzel yazılar kabil bir antolojiden dahi Namık Eksiksizlik’den başlayarak, akıbet antlaşma edebiyatçılarını tanıyor. Yani bilinçli namına eski edebiyatı öğrenme merakı Karakoç’ta çok er yaşta başlıyor.” diye konuştu.

Karakoç’un ortaokul, lise öğrencisiyken dahi aruz vezni veznini öğrendiğini aktaran Doğan, şu bilgileri verdi:

“Aruzla koşuk yazıyor, Nefi’ye nazire yazıyor. Hayatının henüz sonraki dönemlerinde Karakoç’un İkinci Kullanılmamış denen grubun zarfında eğer tasa edilirse, onlar üzere üstelik Sezai Karakoç düşünür adına tanındıktan, medeniyet konusunda kurulmuş bir bellek geliştirdikten ve medeniyet konusunda diriliş kavramını ekledikten sonra kim bu Rönesans’ın Türkçesidir, bu demektir ki çarkıt edebiyatı, anadan görme edebiyatı, Sedir edebiyatını öğrenmesi ve onun konusunda konuşması gerekiyor. Başka şairlerin hakeza tıpkısı derdi yok.

Sezai Karakoç’un sırtında yumurta küfesi olduğu üzere bu konularla korkulu yerine ilgileniyor ve bu hususta ona başlık açanın de Yahya Eksiksizlik olduğunu düşünüyorum. Yahya Eksiksizlik, Garplılaşma dönemi edebiyatının tıpkısı noktasında hor üst 50 yıldan sonra eski edebiyatla ilgilendiren bütün o incitici imajları benzeri tarafa bırakıp onunla metin ayrımsız veriş kuruyor ve onun Türkçenin devam eden çizgisi olduğunu söylüyor. Sedir edebiyatının balaban bilcümle isimleri Sezai Karakoç’un yazılarında geçiyor. Hatta Fuzuli’ye haddinden fazla ehemmiyet veriyor. Kendisinin bu şiiri özümsediğini buradan çıkarabiliyoruz. Fakat şöyle diyor, ‘Klasik edebiyatı devam yol açmak, onu dövmek değildir. Yeni tıpkısı yorumla onu şiirleştirmemiz geçişsiz’. Karakoç çarkıt formu kullanıyor ama yıpranmamış ayrımsız hat, rapor ve üslupla yapıyor. Başka döneminin şairlerden farkı dahi doğa ötesi muhtevaya cemaat olması bu şiirlerin. Diğerleri zat maddeci yapıları zarfında sedir edebiyatıyla ilgili bazı şeyler yaptıklarını sanıyor. Sezai Karakoç, beribenzer dosdoğru bir alışveriş kuruyor.”

“Sezai Karakoç ile Cemal Süreya, İkinci Yeni’nin sırtçı figürleri, arz etkin isimleri”

Âşık, edip Zafer Acar üstelik İkinci Bakir ve Sezai Karakoç üstüne etraflı soluklu çalışmalar yaptığını dile getirerek, “Sezai Karakoç kadar tıpkısı âdemoğlu İkinci Eskimemiş kabilinden tıpkısı akımın ortamında kuşkusuz var oldu? Mutekit tıpkısı kimliğe cemaat. Çokça erken yaşlarda Necip Fazıl’ın Balaban Doğu’su ile tanışıp ideolojik anlamda birlikte İslam düşüncesine alışkınlık duyan birinin çoğunluğu sosyalistlerden oluşan, seküler, laik şairlerin oluşturduğu ayrımsız akımda saha kabul etme macerası önemli. kendi kendine, benzeri kampın, bir akımın içerisinde vadi alıyor. Bunun üstüne eyitmek geçişsiz. Dal planına kaçmak lazım.” değerlendirmesini yaptı.

Karakoç’un Mülkiyeyi kazanmasıyla, İkinci Yıpranmamış’nin makro şairlerinden Cemal Süreya ile tanıştığına belen eden Çevik, “O birliktelik İkinci Bakir’nin teşekkül aşamasında çokça canlı oluyor. Bana göre Sezai Karakoç ile Cemal Süreya, İkinci Bakir’nin hamal figürleri, yer faal isimleri. İlhan Sert var düşünceleriyle besliyor. Turgut Uyar var şiirleriyle çıktı besliyor, düşünceleriyle ise 1960’a büyüklüğünde İkinci Eskimemiş’nin içerisinde haddinden fazla birlikte düzlük almayı yeğlemiyor.” dedi.

Enerjik, Sezai Karakoç’un sanatta hiçbir devir muhafazakar davranmadığını, yeniliğe, gelişime engelsiz olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:

“Ustalık döneminde dahi Sartre etkisinden bütün kurtulamasa da çağdaş sanatın köklerine, yani birçokları kabil Sartre’ın üstelik beslenme kaynaklarından olan Alman ülkücü romantiklerine elan yavaş yönelerek şiirini ve poetikasını adeta temize çekmeye çalışmış, yeniden ‘Balaban Doğu’ya yani Necip Fazıl’a rücu etmiştir. Bütün bu etkileşim ağına rağmen, bildirme nihayetinde Karakoç’un asıl zirvesini, İslam medeniyetinden ilhamla yazdığı şiirler oluşturacaktır.”

Karakoç’u literatür tarihçiliği bağlamında değerlendiren Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Akademisyen Sevinçli Eli Açık ise şunları anlattı:

“Sezai Karakoç, yazın tarihlerinde İkinci Kullanılmamış kadrosu içre zikredilmesine ve şiirinin fark edici yönü kendisine gizemci, metafizik, İslami, kültürel ve tarihsel imgeler gösterilse de böyle hür metinselleştirmelerle dondurulup sabitlenemeyecek bire bir gurur namına görünmektedir. 1950’lerden 1960’lara, 1960’lardan 1980’lere uzanan çizgide şiirinde değişim ve dönüşümler izlenebileceği kadar, şairlik portresinin yanına düşünürlük portresini birlikte eklemiş, ayrımlı türlerde eserler kaleme almak ve ideolog olmanın yanı sıra ‘Diriliş’ dergisiyle tıpkısı okul olma hüviyeti birlikte kazanmıştır. Bütün bu hususiyetler onu sabit, lineer, donmuş, yegâne boyutlu olmaktan çıkarmaktadır. Değişken, faal, çok boyutlu ve etkili aynı şahsiyetin gerçekliğinde tecessüm fail hep tıpkı etkililiği ortamında okunması müstelzim tıpkı saz şairi, yazar portresi çıkmaktadır ortaya. çıktı yazılacak yazın tarihlerinin onu İkinci Bakir kıskacına almadan, mezkûr hep haddinden fazla yönlülüğü ve çok sesliliği içre değerlendirmesi Türk şiirinin gelişimindeki etkisini sarmak itibarıyla mefret görünmektedir. Böylece hem şairin şiirinin haddinden fazla boyutluluğu haddinden fazla daha ayan hale ati hem dahi Türk şiirine sağladığı katkı ortaya somutlaşacaktır.”

Share: