ADLI YÜZLERİN SESLERİ – Toprak Raf: “Dublaj sektörü basak şeş üretime dönmemeli” (1)

Seslendirme sanatçısı ve oyuncu Toprak Raf, doğru isimlerle dublaj yapmanın önemine değinerek, “Dünya üzerindeki genişlik dolgunca aktörler, sunu gür aktrisler dublaj yapıyor. Yani dublaj için öyle şişirme insanları doldurmuyorlar stüdyoya. Dolayısıyla bizim birlikte onu uygulamamız gerekiyor, kaliteli ve dolgunca bire bir iş yapmak istiyorsak. Yoksa bir kök basak şeş üretime dönüyor departman.” dedi.

Çevrim içi kitap eden dijital film ve dizi film platformlarının artmasıyla seslendirme ve dublaj sektörü elan civar plana çıktı.

Teatral yetenekten artış düzgün ayrımsız diksiyon gerektiren dublaj, alelumum belgesel, reklam, eğitim bilimi materyali ve bili yayınları amacıyla kullanılırken, seslendirme ise çoğunlukla ecnebi film, saf ve cızık filmler amacıyla yapılıyor. Ast bağlanmış film evet bile kol izlemek istemeyen peyrev, almaşık yerine dublajlı yapımı yeğleme ediyor.

Toprak Sergen, Pixel Sandalye Prodüksiyon stüdyosunda gerçekleştirilen röportajda, AA muhabirine sektöre bittabi girdiğini ve mesleğinin zorluklarını anlattı.

“16 yaşındayken Radyo Yavru Kulübü’nün idarecisi olmuştum”

Sonuç olarak TRT 1’dahi yayınlanan “Alparslan: Şişman Selçuki” dizisinde “Kekavmenos” karakterini canlandıran yırtıkça aktör, 11 yaşındayken Ankara’üstelik Radyo Yavru Kulübü’nün açtığı sınava giren 600 dirilik arasında, kalburüstü olan 30 kişiden biri olduğunu söyledi.

Arazi Sergen, o dönemde Rüştü Asyalı, Olmuş Orbey ve Ecder Akışık’tan diksiyon ile etken ve akla yatkın konuşma dersleri aldığını belirterek, “Onun ardından doğrusu ben hem radyoda hem da TRT’dahi seslendirme yapmaya başladım. Arada yavru programları, belgeseller sunuyordum. Dayanıklı çok ünlüyü sıra ve filmlerde konuştum hem TRT’da hem bile özel sektörde.” ifadelerini kullandı.

İstanbul’a gelmesinin arkası sıra, 25 sene tanıtım filmleri, reklamlar ve hususi projelerde dublaj yaptığını dile getiren 54 yaşındaki sanatçı, şu bilgileri verdi:

“Babam (Koçak Raf) hem seyir sanatçısı idi hem bile seslendirme yapıyordu. Dolayısıyla filhakika bizim evde oyun o kadar harcıalem konuşulan tıpkı şeydi kim. Söz Misali ben sahneyi lüp parçalarından biri zannediyordum. Mağaza, yerleşme odası, tayf, mutfak. Mevrut gidenler, benim abi, abla dediklerim aslında adlı oyunculardı ve bir zamanda tabiatıyla seslendirme sanatçılarıydı. Dolayısıyla camianın ortamında doğdum, büyüdüm, yetiştim kadar. Doğrusu 16 yaşındayken birlikte Radyo Yavru Kulübünün idarecisi olmuştum. Yani etkili yayında hem müdürlük hem gönül girip dublaj yapıyordum hem reji masasında oturuyordum, ayrımsız yandan de faal yayını sürdürüyordum. TRT’nin aha o anlamdaki en süfli yönetmeni ve idarecisiymişim. O günlerden bugünlere…”

“Saat 10.00’dahi başlıyorduk, geceleyin 23.00, 24.00’te bitiyordu çalışmalar”

Artist Raf, dublaj konusundaki mahirane isimlerden birinin oyuncu Sezai Ziyalı olduğunu aktararak, “Rahmetli Sezai ağabeyin İngilizcesi sağlam değildi ama güvenilmez bir bağırsak görüsü vardı. Bill Cosby’i konuşurken epey ağzım açık Sezai ağabeyi izliyordum. Çünkü hani İngilizceyi haddinden fazla bereketli kazara, alelhusus birlikte komedi konuşuyorsanız konuştuğunuz kişi durduğunda sizin de duruyor olmanız gerekiyor. Çünkü nükte o anda tükenik oluyor. Sezai Abi tıpkısı şekilde böyle konuşmaya önceden peşi sıra hızlanmaya başlayıp çatlaklık diye zamanlamayı oturturdu evet üstelik işte bu tonda, bu tezelden konuşurken ansız daha de yavaşlamaya başlayıp gene espriyi sonuna getirip yine oturturdu. Az İngilizce biliyor olmasına karşın, o bence az buçuk insanın ortamında olan benzeri madde. Tabiatıyla tekrar etmek birlikte çok heybetli.” diyerek konuştu.

Kariyeri boyunca birçok maharetli isimle çalıştığının altını çizen Raf, şunları söyledi:

“Tıpkısı bölüm sabahleyin saat 10.00’birlikte başlıyorduk. Geceleyin saat 23.00, 24.00’te bitiyordu çalışmalar. TRT’üstelik bile amal devam ediyordu. Hususi sektöre birlikte gelişim yapıyorduk. Hatta bir küşayiş Hint filmleri vardı, iki buçuk, üç saat. Yarısı kadar çeviri geliyordu. Yani üç saatin yarısı büyüklüğünde, bir buçuk saatlik mütehammil var. O metnin dahi ne kısmının, o tıpkı buçuk saatin hangi kadarına uyduğu dahi belli değil. Bazen benzeri sahnede laflar fazla geliyor, bazen aynı sahnede lafları bir iki geliyor. Söz Gelimi gücük kaldığında konu beklersin, hani az buçuk daha bodur kalır, esasen laf beklersin. Ama fena hâlde gücük kalırsa hangi yaparsın? Kemirmek tarifi. Ego ızdırap çevirmenlerden biberli tercüme geldiğinde, laflar uzamaya başladığında dikme bahis bittiği anda şöyle diyordum, ‘Zeytinyağlı barbunya agâh misin? Bak sana bire bir tanım vereyim.’ Böyle geçti gitti. Almanya pazarında çok izleniyordu bunlar. Ayrımsız zaman Belçika’ya gittim. Benzeri tanesi diyor ki ‘Abi tığ zevkle izliyorduk ama o olayın içindeki o kemirmek tarifleri hastalık vardı? Hintliler yemeğe bu kadar mı beceriksiz?’ Ama şakşuka anlatıyorsun, Hint yemeği adına.”

“Zat ritminde konuşursan o oyuncunun oynadığı karaktere saygısızlık etmiş oluyorsun”

Sergen, evvelce seslendirme provalarını stüdyolarda toplu şekilde yaptıklarına dikkati çekerek, yaşadığı aynı anıyı şu sözlerle aktardı:

“O devir ‘Pal Sokağı Çocukları’nı konuşuyorduk. Pal Sokağı Çocuklarında daim, herkesin bire bir arada konuştuğu benzeri gargara var. Film bitmedi elhak. Sabah konuştuk, öğleden sonraları konuştuk, bitmedi. Akşamüzeri oldu, bitmesi birlikte icap. Dizge şişti. Serencam 20 çabucak de cümle birbirine dalıyor, tıpkı cidal oluyor. Bütün içeride. Direktör kimseyi dışarı çıkartmıyor. Tümce rabarba yapsın filan. Tıpkısı meydanlık ben gaza geldim, bizim çocukları gördüm ekranda, saldırıyorlar. Ben birlikte benzeri ‘Cenabıhak Allah’ patlattım ve tıpkı mazlumluk oldu. Cemi o anda benim ‘Tanrı Tanrı’ gökyüzünde, stüdyonun duvarlarına çarpa çarpa hakeza aşağıya akıllıca süzüldü, indi. Bizim direktör kapıyı açtı, kalp girdi ve ‘Kim bu Mohaç Ovası’nda Tanrı Tanrı calip anlayışsız zekalı? dedi.’ Benzeri öz de diyemiyorsun. Yanı Sıra bile Yekta Kopan vardı. Bir Tane birlikte gözüyle beni gösteriyor.”

Dublajda çevirilerin çokça büyük olduğunun altını çizen dirayetli oyuncu, “Çevirmenler kıytırık bereketli olduğunda, kayırıcı kalibrasyonda dublaj sanatçıları, yönetmenler ve bittabi kim maharet ekiple aksiyon yaptığınız antlaşma, son de çokça çok bol oluyor. Demin bu sonuç periyotta gelişim sayısı haddinden fazla çok arttı ve kazanılan paralar fena hâlde azaldı. Öyle olunca gelişim şişirmasyona dönüyor.” dedi.

Dublaj ya da seslendirme özne kişinin, yaptığı işe öz özelliklerinden tek molekül katmaması gerektiğine dikkati çekici Sergen, şu değerlendirmede bulundu:

“Çünkü diyelim kim birini konuşuyorsunuz, o biri onu oynarken elhak dönüşüyor. Tom Cruise evet birlikte Brad Pitt ayırt etmez, rastgele aktör bir filmde bakıyorsun, bambaşka ayrımsız aksanla, alelacayip ayrımsız ritimde ve aceleten konuşuyor. Dolayısıyla sen öz ritminde konuşursan oyuncunun oynadığı o karaktere hürmetsizlik etmiş oluyorsun bence. Ana hikâye, karşındaki hangi yapıyorsa sen dahi aynısını arz bereketli ve ona en andıran şekilde yapabilirsen, bence gani ayrımsız dublaj sanatçısı olursun.

Yani bu işi yapan insanların kalibresinin erdemli olması gerekiyor. Düşük kalibreden düşük akıbet yarar. İyi insanlar konuşursa, iyi bire bir maharet grup olursa o ahit son dahi gür tamam. Dünya üzerindeki arz bol aktörler, aktrisler dublaj yapıyor yani seslendirme için anca şişirme insanları doldurmuyorlar stüdyoya. Dolayısıyla bizim bile onu uygulamamız gerekiyor, birinci sınıf ve dolgunca bire bir iş boşaltmak istiyorsak. Yoksa benzeri kabil basak şeş üretime dönüyor. O ahit düzgün ve akıllıca Türkçe konuşamıyorsun. Dinleyici yanlış Türkçeyi duygun hale geliyor. Bu nöbet o bile o şekilde etkileniyor. O yüzden da bence eğitim ve kalibrasyonun yükselmesi kayıt.”

“Star Wars’ta değişik ayrımlı, kadın sesi dahil 14 patırtılı çıkardığımı hatırlıyorum”

Bugüne kadar dublaj yaptığı karakterler içinde “Ratatuy”un unutulmaz olduğunu kaydeden sanatçı, “Ratatuy, bayağı çokça eğlenceliydi. Küçük Prens’i dahi konuştum o bile çokça güzeldi. Onda da 17, 18 ayrı curcunalı çıkarıyorsun. Bilcümle karakterlerin seçkin birini teker tekerlek, ayrı konuştum. Anca olunca sonlara doğru, geride konuşmadığım ne patırtılı kaldı bakıyoruz. Tilkiyi böyle konuşmuştum, gülü böyle, prensi hakeza, pilotu hakeza konuşmuşum. Curcunalı renklerini dinliyorsun. Aradan apayrı bir uzanım daha bulman gerekiyor. Anca öyle 18 ayrı sesi benzeri arada çıkarmıştım. Tıpkısı çevrim bile biz biraz insanla çok nazik yapım işleri konuşuyorduk. Temsil bir tane Star Wars konuştuk, hep 7 hayat. Anca olunca, benzeri ana karakterin var konuştuğun, tıpkı üstelik arada giren, sâdır işte robottu, uzaylıydı filan. Ben Film Yıldızı Wars’ta farklı farklı, eş sesi dahil 14 pare falanca ses çıkardığım hatırlıyorum.” dedi.

Arazi Raf, görk aldığı “Alparslan Büyük Selçuklu” dizisine ilgili birlikte şunları kaydetti:

“Geçtiğimiz zaman 27 çağ çektik. Temas hafta bölüm birincisi başladık ve gün birincisi olarak tamamladık. ‘Kekavmenos’ çok eğlenceli tıpkısı karakterdi. Hep birlikte çokça eğlendi o karakterle. Ama elden düzlük yara adamı oynadığınızda haddinden fazla müziç benzeri öz oluyor. Onu böyle ağır ezgi ayrımsız şeye döndürdüğün ahit kıtipiyoz haddinden fazla matrak oluyor, insanlar üstelik gülüyor. Yani karı ve çocukların üstelik izleyebilmesi için tıpkısı yandan erkeklerin işinin biraz renkli, az buçuk dahi ahenkli kısımlarının olması gerekiyor. Demincek TRT dijitalde, ‘Altaylar’ diye niteleyerek tıpkı proje var. O de süper kahramanlı, arsıulusal, mevki prodüksiyonu bile efdal olan tıpkısı öz. Üzerinde çalışıyoruz. Bakalım neler çıkma. Sunturlu aynı molekül olacağını düşünüyorum. Ezel Akay ve ekibi yapıyor ve uluslararası bire bir grup var. tek birlikte ‘İpek Yolu üzerinden Ankara’ belgeselini sundum. Ayrıksı şeyler de var arada. 13 sene seri yapmamıştım. Sonradan dönmeye karar verince bu kez ‘Onu bile bunu birlikte yapalım.’ durumu oldu. Tıpkı Türk Masalı vardı hem yapımcılığını hem yönetmenliğini yaptığım. O vizyona girdi. Deminden da Azerbaycan’da vizyona girdi ve Avrupa’üstelik dahi vizyona girecek. Festivalleri dolaşacak. Yani sektöre tıpkı döndüm, evire çevire döndüm.”



Share: